Haber Veriyoruz
Güncel Haber Yayın ve Yorum Sitesi

‘Hareket Eden Herşeyi Öldür’ Bölüm 15

Görünen o ki ekibin genişletilmesi gerekti. Ekibe yeni zeki insanlar bulunması kaçınılmazdı.

327

Prof. Danny endişeyle başını iki yana salladı. “Bu iş böyle olmayacak,” dedi. “Daha fazla bilim insanına, daha fazla biyologa ve daha fazla uzmanlara ihtiyacımız var. Acilen hayatta kalanlara ulaşmamız gerek. Bir şekilde bir şeyler yapmak zorundayız.”

John, telaşla ekledi: “Lütfen, iletişim kaynaklarımızı araştırmalıyız. Başka nerelerde kimler yaşıyor bulmamız gerek. Ayrıca bize lazım olan yeteneklere sahip insanları da tespit etmeliyiz.”

Bir süre herkes derin bir sessizliğe gömüldü. Herkes birbirinin yüzüne bakıyordu. Artık birinin çıkıp bir şeyler söylemesi gerektiği açıktı.

Bir adım öne çıktım ve kararlılıkla sordum: “Newlife şehrinin bir teknoloji odası yok mu?”

John hemen cevap verdi: “Tabii ki var!”

“Lütfen oraya gidebilir miyiz? Teknoloji uzmanlarının görüşlerine ihtiyacımız var — tabii bu tür insanlar hâlâ buradaysa.”

John başıyla onayladı ve hemen yola koyulduk. Yolda dayanamayarak John’a sordum: “Nasıl olur da böyle bir olay meydana geleceğinden NASA’nın ve diğer uzay kuruluşlarının haberi olmaz? En azından bu korkunç felaket başlamadan önce insanlara sığınaklara gitmeleri için haber verilebilirdi.”

John derin bir nefes aldı ve gözlerimin içine baktı. “Kesinlikle haklısın. Bu işte bir gariplik var. Koskoca dünyanın üstünü kaplayan devasa bir gemi, bir anda gelip böylesine büyük bir yıkımı gerçekleştiremez. Bu mümkün değil. Gerçekten çok farklı düşünüyorsun.”

Teşekkür ettim ama ekledim: “Bu, herkesin düşünmesi gereken bir şey.”

Teknoloji odasına vardığımızda şanslıydık. İçeride birkaç kişi vardı. Hemen kendimizi tanıttık.

“Ben Oen, bu arkadaşım Ocean ve yanımızdaki Binbaşı John,” dedim. Onlar da kendilerini tanıttılar.

“Ben Mayk, bu da arkadaşım Edi.”

John, durumu kısaca özetleyip sordu: “Sanırım internet yok, değil mi?”

Mayk üzgün bir ifadeyle başını salladı. “Maalesef.”

John devam etti: “Peki, yaşayanlarla nasıl iletişim kurabiliriz? Hiçbir fikriniz var mı? Telefonlar çalışmıyor, internet yok ve telsizlerin menzili sınırlı.”

Edi merakla sordu: “Sizde telsiz mi var?”

John, “Evet,” dedi. “Neden sordunuz?”

Edi heyecanlandı: “Peki, bu telsizi başka birilerine ulaşmak için denediniz mi? Belki yakınlarda başka insanlar da telsiz kullanıyordur.”

John’un yüzünde bir umut ışığı belirdi. “Evet, bu güzel bir fikir. Deneyebiliriz. Ancak bu da kalıcı bir çözüm değil. Başka fikirleriniz var mı?”

Mayk ve Edi biraz düşünmek için sessizleştiler. O sırada ben araya girdim: “Yukarıda hâlâ uydular var mı? Bunu tespit edebilir miyiz?”

Mayk, “Evet, bilgisayarda bir takım yazılımlar var. Onları kullanarak uydu var mı diye bakabiliriz,” dedi.

John, “Harika! Siz bu işin peşine düşün,” dedi. “Biz de sığınakta dolaşıp işimize yarayabilecek insanları tespit edelim.”

Sığınağı gezerken insanlarla sohbet edip onları teselli etmeye çalıştık. Çoğunlukla New York’tan gelen ailelerdi. Bazıları, sanki bu günün geleceğini önceden tahmin etmiş gibi hazırlıklıydı. Herkesin, dünyanın başına gelen bu felaketle ilgili bir senaryosu vardı. Ancak bizim hızlı ilerlememiz gerekiyordu.

Fakat zaman alıyordu. İnsanlar sürekli konuşmak istiyordu ve biz başka bir yol bulmamız gerektiğine karar verdik. Öncelikle bize kimlerin gerekli olduğunu tespit etmeliydik.

“Bize bilim insanları, biyologlar, sosyologlar, rahipler, hocalar, kimyagerler, elektrik-elektronik uzmanları, doktorlar ve hemşireler gibi insanlar lazım,” dedim.

Bu kişilerin bir listesini hazırladık ve çoğaltıp Newlife şehrindeki insanlara dağıttık. Onları belirli bir noktaya davet ettik.

Dağıtım işini özellikle biz yaptık ve sonunda tüm şehre ulaştık. Ardından buluşma odasına gidip beklemeye başladık. Şimdi yapmamız gereken tek şey, bir umut ışığının belirmesini beklemekti.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More

Enable Notifications OK No thanks