Haber Veriyoruz
Güncel Haber Yayın ve Yorum Sitesi

‘Hareket eden herşeyi öldür’ Bölüm 1

Bilim Krugu Hikayesi 'Hareket Eden Herşeyi Öldür'.

1.445

Yıl… Bilinmiyor.

Buz gibi bir havayı ciğerlerime çekerken yüzümü yerden kaldırdım. Nefes almakta zorlanıyordum. Burnuma, tanımlayamadığım pis bir koku doldu. Etrafı, yoğun bir toz bulutu sarmıştı. Sanki her şey bir anda paramparça olmuş, sonra da bu dumanın içine gömülmüştü.

“Neler oluyor böyle?” diye geçirdim içimden.

Hava dondurucu soğuktu ama garip bir şekilde toz bulutu her yeri kaplamıştı. Üstelik dayanılmaz bir koku… Sanki devasa bir patlamanın ardından oluşan şok dalgası her şeyi alt üst etmişti.

Ayağa kalkmaya çalıştım. Vücudum ağır, kaslarım güçsüzdü. Tüm enerjim çekilmiş gibiydi. Üzerimden geçen görünmez bir dalga beni sarsmış, her zerreme kadar yıpratmıştı. Yine de direndim, doğruldum ve titrek adımlarla ayakta durmayı başardım.

Ne tür bir savaş bu kadar yıkıma sebep olabilirdi?
Ya da… bu bir savaş bile değilse?

Başım zonkluyordu. Sanki korkunç bir patlamanın tam merkezindeydim de şans eseri hayatta kalmıştım. Gözlerimi ovuşturup etrafa bakınmaya çalıştım.

Gördüğüm manzara içimi ürpertti.

Binalar yerle bir olmuş, enkaz yığınlarından dumanlar yükseliyordu. Uzaklardan gelen çığlıklar, feryatlar kulaklarımda yankılanıyordu. Yardım isteyenler, sevdiklerini arayanlar, çaresizce kaçışan insanlar… Sanki kıyamet kopmuş, dünya sonunu yaşıyordu.

“Bu nasıl bir şey?” diye düşündüm. Diğer insanlar da benim gibi şaşkınlık içindeydi. Birbirlerine bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Sonra… gökyüzünden süzülen şeyleri fark ettim.

Yağmur gibi iniyorlardı ama bu kesinlikle su değildi. Düştükleri yerde, üzerlerine isabet eden her şeyi eritiyorlardı. Sanki asit yağıyordu!

Panik bütün şehri sardı. İnsanlar çığlıklar atarak kaçışmaya başladı. Ama nereye saklanacaklardı? Yıkıntıların arasında koşuştururken, birer birer o sıvıya yakalanıp eriyorlardı. Sanki hiç var olmamış gibi… yok oluyorlardı.

Ben donup kalmıştım. Donakalmıştım.

Ne yapmalıyım?

Göz ucuyla, yıkıntıların arasında bir sığınak görebileceğim bir yer aradım. Sonra, yarı çökmüş bir binanın enkazını fark ettim. Hemen oraya doğru koşmaya başladım.

Nefes nefese, kalbim göğsümden fırlayacakmış gibi atarken, o ölümcül damlalardan kaçmaya çalışıyordum. Arkamdan gelen çığlıklar, eriyen insanların son anları… Hepsi beynime kazınıyordu.

Enkaza ulaştığımda kendimi içeri attım. Karanlık, tozlu bir boşluktu burası. Göğsüm hızla inip kalkarken, dışarıdaki korkunç manzarayı izledim.

Gökyüzünden inen o sıvı… Düştüğü yerde kalıyor, şekil değiştiriyordu. Sanki canlıymış gibi hareket ediyordu.

Bu şey neydi?
Nereden geliyordu?
Ve… neden sadece hareket edenleri yok ediyordu?

Korkuyla titreyerek, saklandığım yerin daha da derinlerine çekildim. Dışarıdaki çığlıklar azalmıştı. Çünkü artık kaçacak kimse kalmamıştı.

Sadece ben… ve o şey vardı.

Enable Notifications OK No thanks