Helikopterle ilerlerken hepimizin gözlerinden ne kadar endişeli olduğumuz okunuyordu. Eluzacid’in her an yağabileceği ve başımıza bir şeyler gelebileceği korkusuyla doluyduk.
Pilotumuz bir yandan aşağıyı gözlemlerken bir yandan da John ile konuşuyordu. Ellerinde bir harita gördüm. Bu kadar yıkımın içinde doğru lokasyonu bulmak oldukça zordu.
Yaklaşık kırk dakika ilerledikten sonra bir bölgeye indik. İner inmez John, “Kimse helikopterden inmesin,” dedi. “Önce yeri tespit etmemiz gerekiyor. Lütfen bekleyin.” Ardından, yanındaki askeri yetkiliyle birlikte helikopterden indiler ve gözden kayboldular.
İndiğimiz noktada yoğun bir toz bulutu ve berbat bir koku vardı. Neyse ki birkaç dakika içinde geri geldiler. “Tamam, sığınağı bulduk. Hemen gidiyoruz! Lütfen herkes el ele tutuşsun ve beni hızlı adımlarla takip etsin,” dedi John.
Hemen el ele tutuşup helikopterden indik. O anda Avva’nın elimi sımsıkı kavradığını ve ellerinin ne kadar sıcak olduğunu fark ettim. Bu hoşuma gitmişti. Uzun zamandır sıcak bir kadın eli tutmamış ve böyle bir his yaşamamıştım.
Koşar adımlarla sığınağa vardık. Kapıda bizi bir askeri ekip karşıladı. Anladığım kadarıyla John’un üst rütbesindendi, çünkü John ona “Komutanım” diyerek selam verdi. Kısa bir tanışma faslının ardından bizi sığınağın en büyük odasına götürdüler.
Burası bir sığınaktan çok son teknolojiyle donatılmış bir konferans salonunu andırıyordu. Hepimiz oturduk. Burada kurulmuş bir ekip daha vardı, ancak çoğu askerdi. Sivil kişi sayısı oldukça azdı.
Yeni komutan Yarbay Daniel kürsüye çıkarak, “Arkadaşlar, hepiniz hoş geldiniz,” dedi. “Ekibimize diğer sığınaklardan katılan arkadaşlar da burada. Zaten tanışma faslını kendi aranızda halledersiniz. Ancak benim zaman kaybetmeden konuya girip, neyle karşı karşıya olduğumuzu anlatmam gerekiyor.”
Daniel konuşmaya devam etti: “Bu olayın ne zaman olduğunu hepimiz biliyoruz. Nasıl gerçekleştiğine dair de birçok teori ürettik. Ortaya çıkan sonuçlar oldukça korkutucu. Prof. Danny ile yaptığımız bilgi alışverişinde bazı ortak noktalar bulduk. Size bunları açıklayacağım. Birçoğunuzu zaten bildiğiniz gerçekler var. Ancak Prof. Danny, yukarıdan yağmur gibi yağan maddeye bir isim verdi: Eluzacid. Bu terimi biz de kullanacağız.”
Yarbay Daniel biraz duraksadı, ardından ciddi bir ses tonuyla konuşmaya devam etti: “Öncelikle şu an dünyada güneş ışığının önünü kapatan ve gökyüzündeki varlığı tüm üst atmosferi saran devasa bir geminin olduğunu düşünüyoruz. Bu geminin içinde çok gelişmiş yaşam formları mevcut. Ayrıca bu varlıkların son derece ileri bir teknolojiye sahip oldukları da kesin.
Dünya genelinde büyük bir yıkıma neden olmuş durumdalar. Ancak hangi ülkelerin ne kadar etkilendiğini veya hayatta kalanların sayısını bilmiyoruz. Çünkü hiçbir iletişim teknolojisi çalışmıyor. Tüm uydularımızın yok edildiğini ve yeraltı kablolarının da devre dışı bırakıldığını düşünüyoruz.”
Komutan sözlerine şöyle devam etti: “En korkutucu gerçek ise, bu varlıkların insan bedenini eritip bedenlerimizden bir şeyler çalıyor olmaları. Henüz ne çaldıklarını tam olarak bulamadık. Ancak üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Ayrıca bu varlıklar, diğer yaşam formlarına adapte olup onları vahşi ve saldırgan varlıklara dönüştürüyorlar. Bu, üzerinde ciddi şekilde düşünmemiz gereken bir konu.”
Ardından Daniel ciddi bir uyarıda bulundu: “Bu nedenle savaş sloganımız şu olacak: ‘Hareket Eden Her Şeyi Öldür!‘ Bu sloganın nedeni, değişime uğramış tüm canlı formlarının saldırgan olması ve insanlara zarar vermeye çalışmalarıdır. Dışarıya çıktığınızda, toprakta, havada ya da suda gördüğünüz tüm canlıları -insan hariç- öldürmek zorundasınız. Ancak yine de değişime uğramamış canlılarla karşılaşma ihtimalimiz var. Bu durumda dikkatli olmalıyız.”
Yarbay Daniel, “Artık beklemek yerine harekete geçmeliyiz,” dedi. “Öncelikli hedefimiz, hayatta kalan insanları güvenli sığınaklara taşımak. Ardından da düşmanımıza karşı saldırıya geçmek.”
Bu sözler salonda mırıldanmalara neden oldu. İçlerinden biri, “Pardon komutanım, nasıl savaşmayı planlıyorsunuz? Bilmediğimiz ve görmediğimiz bir düşmanla karşı karşıyayız,” dedi.
Yarbay Daniel, “Bu konuda da çalışıyoruz ve sizi bilgilendireceğiz,” diye cevap verdi. “Ancak burada bulunan herkese bir dizi eğitim vermemiz gerekiyor. Bu konuda detaylı bilgi verecek kişi Binbaşı John ve ekibi olacak. Şimdi kürsüyü ona bırakıyorum.”
John kürsüye çıkarak, “Arkadaşlar, şimdilik gidip dinlenin. Yarın size görevler ve yapacaklarımız hakkında detaylı bilgi vereceğiz,” diyerek toplantıyı sonlandırdı.
Toplantının ardından John yanımıza gelerek, “Size özel bir oda ayarladım. Orada konaklayacaksınız,” dedi ve bizi odalarımıza götürdü.