0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
Yanlızlığın gelen gürültülü ayak sesleri… Bölüm-2
'Davul dengi dengi çalar' derken dengesiz davul hayatını değiştirebilir.

Fahri, bu olaydan sonra yıkılmıştı. Üç çocukla tek başına mücadele edeceği zorlu bir hayat onu bekliyordu. Askerliği bitene kadar çocuklarını anneannelerine emanet etmişti. Çocuklar oldukça yaramazdı. Ancak en küçükleri Mustafa, henüz doğru düzgün anne sevgisini tatmamış, hatta belki yeterince anne sütü bile emmemişti.
Anneanne sürekli dışarı çıkıyor, üzerlerine kapıyı kilitliyordu. Düşünün ki, 6, 4 ve 2 yaşlarında üç küçük çocuk, hem annesiz hem babasız bir şekilde büyüyordu. Bu durum onları ne kadar mutlu edebilirdi ki? Üstelik anneanne, çocuklara sık sık kızıyor, sert davranıyor, onlara zorluklar çıkarıyordu.
Mustafa bazen ablasının köy okuluna götürülür orada öğrenciler tarafından sevilirdi. Mustafa’nın ablası daha ilkokuldaydı. Abiside ilk okula gidiyordu. Ablası Mustafadan dört yaşı abisi ise iki yaş büyüktü.
Almiye’nin kız kardeşleri ara sıra gelip çocukları teselli etmeye ve onlara sahip çıkmaya çalışıyordu. Ancak bu yardımlar yetersizdi.
Fahri, askerliğini tamamlayıp köyüne döndüğünde, hayatın zorlukları da onun için yeni başlıyordu. Çevresindeki insanlar ona sürekli baskı yapıyordu:
“Evlen, bu çocuklara bakamazsın.”
“Onlara bir anne lazım. Hele ki Mustafa daha 2 yaşında.”
Hatta bazıları, Almiye’nin kız kardeşlerinden birinin çocuklara iyi bir anne olacağını söylüyordu. Ancak Fahri, sahip olduğu inanç gereği bunu tercih etmedi. Belki de doğru olan buydu, ama yine de bir karar vermesi gerekiyordu. Dini açıdan bunun uygun olmayacağını düşünerek bu teklifi reddetti. Belki de hayatının en büyük hatasını yapıyordu ama bunun farkında değildi.
Bir gün, Fahri’nin en büyük ağabeyi Ahmet, ona bir kadın bulduğunu söyledi. Fahri, “Tamam, bir düşüneyim,” dedi. Ancak Ahmet bu konuda çok ısrarcıydı.
Fahri, çaresizliğin dibini görmüştü. Oysa hayalleri hep farklıydı. Yakışıklılığını ve çekiciliğini kullanarak zengin ve popüler biriyle yeniden evlenmek istiyordu. Ancak bu imkânsızdı. Ortada üç küçük çocuk vardı ve belki hiçbir kadın onları kabul etmeyecekti.
Sonunda, ağabeyinin bulduğu kadını kabul etmek zorunda kaldı. Kadının kim olduğunu bile bilmiyordu. Ahmet’in bu ısrarlarının, gelecekte ona zindan olacak bir hayatın habercisi olduğunu asla anlayamayacaktı.
Benzer Haber
Yeni eşi başka bir köydendi. Kürt’tü, ilkokul mezunuydu ve Fahri’den tam on bir yaş büyüktü. Oysa Fahri lise mezunuydu ve öğretmenlik yapıyordu. Bu evliliğin nasıl bir uyum sağlayacağını düşünmemesi gerçekten büyük bir hata oldu.
Omine’yi, çocuklarına iyi bir anne olacağı ümidiyle kabul etti ve bir köy düğünüyle evlendi. Böylece hayatına ve çocuklarının kaderine yön verdi.
Almiye’nin akrabaları bu evliliği hiçbir zaman kabul etmedi ve onaylamadı. Çünkü çocukların gelecekte nasıl bir hayat süreceği belirsizdi.
Fahri, köyde bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Trabzon’a tayin oldu. Orada bir ev tutarak çocuklarını ve yeni eşini yanına aldı. Çocuklar henüz küçük oldukları için olup bitenin farkında değillerdi. Ancak ne kadar zor bir hayatın onları beklediğini ilerleyen yıllarda anlayacaklardı.
Omine, başta iyi bir kadın gibi görünüyordu. Ancak zamanla çocuklarla ilgilenmediği, onlara üvey anne gibi davrandığı ortaya çıktı. Onları ihmal ediyor, sert davranıyordu.
Fahri’nin yeni eşinden ilk çocuğu, tayini çıkmadan önce doğmuştu. Artık çocuk sayısı dörde çıkmıştı. Fahri, memur olmasına rağmen çocuk sahibi olmaya devam etmesi ve onların geleceğini düşünmemesi, sahip olduğu kültür ya da yaşam tarzıyla ilgiliydi.
Fahri Trabzon da kısa bir süre görev yaptı. Derken Ankaraya tayini çıktı. Bu tayin olayı Mustafa’nın abisinin ve ablasının eğitimin etkiliyordu. Çünkü daha ilkokulda olmalarına rağmen üçüncü bir okul değişikliği gerçekleşiyordu.
Fahri Ankara’ya taşındıktan sonra öğretmenliği bırakarak Devlet kurumlarından biri olan BTRT’nin Sosyal İşleri bölümüne memur olarak girdi. Fahri’nin memur olarak girdiği bu kurumda ayrıca Üniversite mezunu olan kardeşi Saco da Genel Müdür yardımcılığı yapmakta idi.
Fahri memur maaşı ile evini geçindirmeye çalışıyordu. Omine ise artık bir çocuk sahibi idi ve en önemli şey onun için o çocuktu. Diğer üç çocukla ilgilenmez onlara doğru düzgün yemek yapmaz sürekli azarlar Mustafa ile de dalga geçerdi.
Mustafa’nın abisi ve ablası eve yakın bir okula yazdırılmıştı. Mustafa’nında okul çağın gelmişti ve okula gitmesi gerekiyordu. Mustafa vitaminsizlikten ve bakımsızlıktan büyüyememiş çok kısa boylu kalmıştı. Üvey annesi bunu fırsat bilerek ona ‘Cüco’ olarak sesleniyordu. Mustafa buna bir anlam verememişti. Hep ‘Neden’ diye düşünürdü…
Artık yedi yaşına geldiği için bir takım olayların farkındaydı. İlk öğrendiği şey Omine’nin üvey annesi olduğu ve gerçek annesi olmadığıydı. Ona bir üvey anne gözü ile bakıyordu. Çünkü Omine bu yaşa kadar ona hiç bir annelik yapmamış onu sürekli korkutmuş ve hatta tartaklamıştı.
Üvey annesine anne bile diyemiyordu. Annesinin başına neler geldiğini bilmiyordu. Zaten daha çok küçüktü. Mustafa’nın kaderi yazılmıştı. Onu çok zor bir hayat bekliyordu.
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]