Gerçeğe Vakıf Olmanın Yolları

İnsanlık büyük bir yanılgının içinde yaşıyor. Bugün ne para, ne altın, ne de başka bir madde geleceğin en değerli şeyi olacak. Gerçek zenginlik, yaşam kaynağımız olan sudur. Ancak çoğu insan, hâlâ maddenin peşinde koşarken, asıl yaşam damarının kuruduğunun farkında bile değil.

Ortadoğu’da yaşanan savaşların, kargaşaların, güç oyunlarının temelinde artık petrol değil, su yolları yatıyor. Bunu göremeyenler, hâlâ geçmişe tutunarak geleceği unutan, bugünü ise yanlış yorumlayan zihinlerdir. Gerçek olan geçmiş değil, bugündür. Hatta geleceğin ta kendisi de bugünün içindedir. Bunu kavrayamayan beyin, bir yükten öteye gidemez.

Dünya üzerindeki düzen artık bir “madde tapınması” halini aldı. Ev, araba, altın, dolar, euro… İnsanlar sanki ölümsüzmüş gibi bu varlıkların peşinde ömür tüketiyor. Oysa bir doğal afet, bir savaş ya da kuraklık geldiğinde bu maddelerin hiçbiri hayat kurtaramayacak.

Bu yanılsamanın altında yatan en büyük sebep inançsızlık.
Gerçek inancı olan bir insan, gerçeğin kendisini de bilir.
Ancak günümüz insanı, inancını gizliyor; çünkü inançsızlığını fark ettirmemeye çalışıyor. Zayıf, yönsüz ve bir o kadar da korkak.

Bugün dünya üzerinde parazit gibi yaşayan bir insan kitlesi var. Ne üretime katkı sağlıyorlar, ne düşünceye, ne de bilime. Yalnızca tüketiyorlar. Üstelik en kötüsü, üretenlerin, düşünenlerin, çalışanların da önünü kesiyorlar. Bu durum sadece bireysel bir yozlaşma değil, toplumsal bir çürümedir.

Gerçeğe vakıf olmanın yolu;
maddeden değil, manadan geçer.
İnsanın elindekini değil, içindekini fark etmesiyle başlar.
Çünkü hakikati bilmeyen insan, dünyada sadece bir gürültü çıkarır.

Haber Veriyoruz