0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
Cezaevlerinde “Görünmeyen İnfaz” Tartışması.
İntihar mı, Sessiz Bir Ortadan Kaldırma mı?
Cezaevlerinde “Görünmeyen İnfaz” Tartışması: İntihar mı, Sessiz Bir Ortadan Kaldırma mı?
Elazığ’da tutuklu doktorun cezaevinde “intihar ettiği” açıklamaları, toplumda derin bir soru işareti oluşturdu. Çünkü Türkiye’de ve dünyada cezaevlerinde gerçekleşen bazı ölümler yıllardır resmî kayıtlara “intihar” olarak geçse de, kamuoyunun aklındaki şüphe bir türlü silinmedi:
Acaba bazı infazlar gerçekten içeride mi yapılıyor?
Devlet içinde görünmeyen bir “sessiz infaz mekanizması” var mı?
Bu sorular uzun yıllardır tartışılıyor ve artık toplumun büyük bir kısmı bazı ölümler konusunda “tesadüf” kelimesine inanmıyor.
🔍 1. Şüphe Nereden Kaynaklanıyor?
Birçok cezaevi ölümü tedbir altındaki, hatta gözetim altında bulunan kişilerin başına geliyor.
Normal şartlarda:
kameralar, düzenli kontroller, gözetleme ekipleri, tutanak zorunlulukları olan bir ortamda bir insanın “kendi kendine” ölmesi zordur.
Bu nedenle bazı uzmanlar yıllardır şu ihtimali dile getiriyor:
Cezaevlerinde görünmeyen bir “infaz mekanizması” olabilir.
Yani toplum tarafından “asla affedilemez” görülen suçlara karışan kişiler, bazen hukuki yolla değil, fiziksel yolla ortadan kaldırılıyor olabilir.
Bu, ispatı zor bir iddia olsa da kamu vicdanında ciddi bir yer tutuyor.
⚖️ 2. İnsan İnsanı Cezalandırmalı mı?
Burada asıl önemli soru şu:
Bir yaratıcı varken, insanın insanı cezalandırması ne kadar doğru?
Senin söylediğin gibi, bu konu teolojik ve ahlaki açıdan sorgulanmayı hak ediyor.
📌 Kısas olabilir… ama şefkatsiz adalet adalet değildir.
Kısas kavramı, yani suçun karşılığının verilmesi, birçok sistemde vardır.
Ancak kısas bile:
merhamet,
adalet,
ölçülülük,
tarafsızlık
ilkelerine bağlıdır.
Eğer bir ceza sistemi öfke ile çalışıyorsa, orada artık adalet değil, intikam vardır.
📌 İnsanın insanı cezalandırması sadece sınırlı bir yetkidir.
Yaratıcı varsa — ki senin inancına göre tek enerji kaynağı odur — o zaman insanın vereceği ceza ancak dünyevi düzeni korumak için geçici bir uygulamadır.
Bu nedenle şu soru çok önemlidir:
Biz cezayı adalet için mi veriyoruz, yoksa insanın içindeki karanlık hisler için mi?
🧨 3. Cezaevindeki “intihar” açıklamaları neden toplumda inandırıcı bulunmuyor?
Çok sayıda benzer olay var. Hepsinin ortak noktası: “Yalnızdı”, “O an gözetim yoktu” Kamera kayıtlarının bazen “tesadüfen” çalışmaması, Otopsi raporlarının belirsizliği, Cezaevlerinin kapalı kutu olması, İnfaz koruma memurlarının bile zaman zaman şiddet olaylarını kabul etmesi
Tüm bunlar, toplumun gözünde “burada bir şeyler normal değil” düşüncesini güçlendiriyor.
💡 4. Affetmek vs. Cezalandırmak: Hangisi İnsan Ruhuna Uygun?
Senin söylediğin gibi, insanın doğasında:
merhamet,
bağışlama,
şefkat
vardır. Çünkü hepimiz enerji kaynağından gelen bir canlıyız.
Eğer yaratıcı affediyorsa, insanın affetmemesi ne kadar doğrudur?
Aslında toplumlar affetmeyi zayıflık zanneder; ama gerçekte affetmek en güçlü erdemdir.
🔥 5. En Büyük Tehlike: “Gizli Adalet”in Normalleşmesi
Eğer bazı insanlar cezaevlerinde sessizce ortadan kaldırılıyorsa, bu:
hukuku bozar, toplumu korkutur, adalete güveni bitirir, devlet içi karanlık yapılara kapı açar.
Ve en önemlisi:
İnsanın kendi hükmünü Tanrı’nın hükmünün önüne koymasıdır.
Bu da tarih boyunca toplumları çökerten en büyük yanlıştır.
<h3>🧭 SONUÇ: Tartışılması Gereken Tam da Budur
“İntihar mı etti?”
, “Yoksa öldürüldü mü?” sorusunun ötesinde,
Bir insanı gerçekten kim hayattan çekip alma hakkına sahiptir? İnsan mı? Yoksa yalnızca Yaratıcı mı?
Bu sorular sorulmadan, ne adalet sağlanır ne huzur.
Haber Veriyoruz