Yanlış olgulara ve kavramlara teslim olmuşsunuz.

Bir şeyler bildiğinizi sanıyorsunuz…

Aslında hiçbir şey bilmiyorsunuz.

Size okutulan kitabı savundunuz.
Size gösterilen hayata inandınız.
Size ne verildiyse onu aldınız.
Öğrendiklerinizle bilgi satmaya çalıştınız.

Sizce, “yaşam formu” dediğiniz varlık bu kadar mı?

İnancı; seçim yapmak ve sadece dua etmekle sınırlandırdınız.
Eğer var oluşunuz bu kadar basit olsaydı, sizin için bu kadar muhteşem bir dünya, bu kadar muhteşem bir evren yaratılır mıydı?

Var oluşunuz sadece günah ve sevapla mı sınırlı sanıyorsunuz?
Yok oluşunuz sadece cennet ve cehennem için mi?

Hayır.

Yüce Yaratıcı, bir damla enerjiden tüm varlığı yaratırken, sizin bu yaratılıştaki vasfınız çok farklı. Ancak bunu anlamanız ve fark etmeniz, tamamen teslimiyetinize bağlı.

Öyle dua ederek, ibadet ederek, camiye giderek, “iyi” olarak teslimiyet yeterli değil.

Gerçek teslimiyet çok farklı ve çok seçkin. Çünkü herkes onu hak edemez.

Gerçek teslimiyete sahip olanlar, sonsuzluk hayatının kurucularıdır.

Tabii önce, “Sonsuzluk hayatı nedir? Neden vardır?” diye düşünmeniz gerek. Oraya herkes adım atamaz ve herkes orayı göremez.

İşte bu yüzden, zanlarla sahip olduğunuz bedeni harcıyor, gerçek varlığınıza erişemiyorsunuz.