Gerçeğe idrak etmek mi yoksa gerçeği oluşturan olguları kabullenmek mi?

Gerçeğe ulaşmanın tek yolu gerçekten ama gerçekten inanmak…

Bunu yapmak çok zor olmasa gerek. Eğer var olan yaşam varlığının ölümlü bedeniniz ile kabul etti iseniz. Ve her doğanın bir zaman öleceğini kabul ediyor iseniz. İlk gerçeğe adım attınız demektir.

• Şu gördüğünüz hayat ve dünya sadece birer suretten başka bir şey değil buna emin olun. Ancak gelin görün ki bu suretin bir kopyası olacak ve yaradılış gereği size tekrar gösterilecektir.

Peki sizce bunun sebebi ne olabilir neden bir suretimiz kopyası olacak ve bize gösterilecek. Eğer nefes alıp vermek bu kadar değerli ise bu değerin anlamı nedir?

Gerçeğe idrak etmek mi yoksa gerçeği oluşturan olguları kabullenmek mi?

Neyi kabullenmemiz gerek ki gerçeğe ulaşalım ve gözlerimiz gerçeği görsün…

Var olmak bir fiziksel beden ise varolmayan bir yapı varsa yapının temelinde ne var diye düşünmemiz gerek.

Yaratacı bizi neden oluşturdu ve neden bir dönem yaşayan bir canlı haline getirdi. Yoksa bunu anlamak bizi gerçeklere mi ulaştıracak…

Hadi biraz düşünelim….

• Yüce yaratıcıyı görebiliyor musunuz? Hayır… Peki göremediğimiz bir yaratıcı bizi neden yarattı ve neden göremiyoruz.
• Acaba varlığını anlamak bunu kabul etmek mi? Yoksa yokluğunda onun sırlarına ulaşmak mı?

İşte kabul edilmesi gereken gerçekler bunlar.

Var oluş suretinin kopyası bize nasıl bir evrende olduğumuzu ve bu evrende insan denen canlının ne kadar değerli bir varlık olduğunu ne zaman gösterecek.

İşte inancı temel noktası bu varlığını varlıklardan dolayı kabul ederek onları var edene itaat edip teslim olmak. Bu teslim oluş bu hayattaki suretinin kopyasında yer alacak verilerdir.

• Neydin ne oldun, ne yaptın, ne yaptılar, nedenler, niçinler ve yargılar senin suretinde saklanacak olan datalardır.

Ve bu datalar tekrar Mahşerde gündeme geldiğinde gerçek olanın gerçekten inanmak ve varlığa itaat etmek olduğunu göreceksin.

Haber Veriyoruz