0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
Türkiye’de Adaletin Çöküşü.
Hukukun Üstünlüğü Neden Zayıfladı?

Türkiye’de Adaletin Çöküşü: Hukukun Üstünlüğü Neden Zayıfladı?
Türkiye’de son yıllarda en çok tartışılan başlıkların başında adalet sistemindeki erozyon ve hukukun üstünlüğünün kaybı geliyor. Ulusal ve uluslararası raporlar, yargıya güvenin giderek azaldığını ortaya koyarken, vatandaşlar arasında da “adalet mekanizmasının işlemediği” algısı güçleniyor.
Başlıca Nedenler
1. Yargının Bağımsızlığının Zedelenmesi
HSK (Hakimler ve Savcılar Kurulu) üyelerinin büyük ölçüde yürütmenin etkisiyle seçilmesi, hâkim ve savcıların karar verirken siyasi baskı altında kalabilecekleri endişesini doğurdu.
Avrupa Konseyi’nin 2023 raporunda, Türkiye’de yargı bağımsızlığının ciddi risk altında olduğu vurgulandı.
2. Siyasi Davalarda Çifte Standart
Gezi Parkı davası, Kavala dosyası ve Demirtaş kararı örneklerinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “serbest bırakılmalı” yönündeki kararlarına rağmen tahliyelerin gerçekleşmemesi, hukukun üstünlüğüne darbe vurdu.
Bu durum, uluslararası camiada Türkiye’nin hukuk devleti algısını zayıflattı.
3. Uzayan Davalar ve Etkisiz Yargı
Türkiye’de ortalama dava süreleri Avrupa standartlarının üzerinde.
Özellikle işçi davaları, tüketici davaları ve boşanma dosyalarında yıllarca süren yargılama süreçleri, “geciken adalet, adalet değildir” ilkesini boşa çıkarıyor.
4. Keyfi Tutuklamalar ve İfade Özgürlüğü Sorunları
Gazetecilerin, akademisyenlerin ve sosyal medya kullanıcılarının, eleştirel paylaşımları nedeniyle gözaltına alınması veya uzun süre tutuklu kalması, yargının siyasal araç olarak kullanılabileceği endişesini artırıyor.
Basın özgürlüğü endeksinde Türkiye, 2024 yılında 180 ülke arasında 158. sırada yer aldı.
5. Toplumsal Güvensizlik ve Çifte Hukuk
Vatandaşlar, benzer suçlarda farklı cezaların verildiğini sıklıkla dile getiriyor.
“Güçlüye ayrı, zayıfa ayrı hukuk” algısı, toplumda adalete güveni sarsıyor.
Örnek Olaylar
Çorlu Tren Faciası (2018): 25 kişinin hayatını kaybettiği kazada, sorumluların yıllar boyunca mahkeme önüne çıkarılmaması, ailelerde adaletin yerine gelmediği duygusunu pekiştirdi.
Somalı Madenciler Davası (2014): 301 madencinin öldüğü faciada cezaların yıllar süren yargılamalar sonunda hafifletilmesi, “adalet sermaye karşısında işçiyi korumuyor” yorumlarına neden oldu.
Deprem Davaları (2023 Kahramanmaraş): Binlerce binanın yıkılmasına yol açan inşaat ihmallerinde yargılamaların yavaş ilerlemesi, kamuoyunda büyük tepki çekti.
Uzmanlara göre, Türkiye’de adalet sisteminin yeniden güven kazanabilmesi için yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, AİHM kararlarının eksiksiz uygulanması, dava sürelerinin kısaltılması ve hukuk önünde eşitlik ilkesinin tavizsiz korunması gerekiyor. Aksi halde “hukukun üstünlüğü” kavramı, yalnızca kağıt üzerinde kalma riski taşıyor.
Kaynak. ChatGBT
HAber Veriyoruz