Yaşadığınız hayat ile yaşanması gereken hayat o kadar farklı ki…

Size o kadar çok yalan söylediler ki, sizi o kadar çok ağlattılar ki ve bir o kadar da aldattılarki bunları ne anlatmaya ne yazmaya gerek var.

Size şuan vermiş oldukları hayatı ise kader olarak tanımladılar.

Sizi kullananların tek bir hedefi vardı, sizi daha çok aptal yapmak, daha çok kullanmak ve sonra sahip olduğunuz inanç ile dalga geçmek.

Evet herşey bu kadar net iken sizin size verilen hayatı idrak edememeniz sadece almış olduğunuz öğreti ve saflığınız ilişkili.

Tabi bir de inanç zayıflığı. Doğru okudunuz. İnancınız çok zayıf ilk kurşunu buradan yediniz ve sürekli yaralandınız. Ama asla öldürmediler.

Baktığınız ile gördüğünüzü gerçek olarak kabul etmeniz ise algılarınızın gelişmediğini, algı gelişmeyincede öngörünün oluşmadığının gerçeğini de kabul etmek istemediniz.

Halbuki inandığınız yaratıcıyı hiç bir zaman görmediniz ve belki hiç bir zaman göremeyeceksiniz.

İşte gerçek dediğiniz netlik bu kadar net iken onlar sizi başka bir nete bağladılar ve ona inanmaya başladınız.

Sizin için gerçeklik elle tutulur gözle görülür olması gerekiyordu. Bu da varlığınızda ki en büyük yanılgı idi.

Muhteşem bir yaradılış karşısında olgunlaşamamak insan denen mertebeye ulaşamamak kendi hatanızdan başka bir durum değildir.

Açılmış olan tüm kapılardan girdiniz kendinizi aramak yerine başkalarına ayak uydurdunuz ve böylece yaşanması gereken değil yaşatılması gekereken bir hayata sahip oldunuz.

Umarım yaşadığınızı değil yaşatıldığınızı anlamışsnızdır.

Haber Veriyoruz