Haber Veriyoruz
Güncel Haber Yayın ve Yorum Sitesi

Vasıfsız olanların seçilmesi.

Vasıfsızları seçip vasıflı olanları bastırdığı gerçeği.

41.034

Dünya tarihinde hiçbir dönem bugünkü kadar çelişkili olmamıştı. İnsanlığın bilgiye, teknolojiye, bilince en çok ulaştığı çağda; yönetim kademelerinde vasıfsızlık, vicdansızlık ve itaatsizlik neredeyse bir liyakat kriterine dönüştü.

Artık “seçilmiş” olanlar, gerçekten insanlığın önünü açabilecek olanlar değil; düzeni sorgulamayan, sorgulayanları susturan ve sistemin dişlilerini yağlayan kişilerdir.

Bir toplumun yönetiminde aklın, bilimin, vicdanın değil; itaat edenin ve susanın yükselmesi, aslında düzenin bilinçli bir tercihi. Çünkü düşünen insan tehlikelidir. Düşünen insan yönlendirilmez, kandırılamaz, manipüle edilemez. Bu yüzden düzen, düşünenleri değil, düşünenleri susturacak kadar körleri seçer.

Görünürde demokrasi, seçilmişlik ve özgür irade var gibi görünse de; perde arkasında bilgiyle değil, korkuyla yönetilen bir kitle düzeni var. Bu düzen, aptallığı yüceltir çünkü aptallar sorgulamaz.
Zeki, vicdanlı, dürüst bir insan bir sistem için her zaman tehdittir; çünkü o insan gerçeği söyler, maskeleri düşürür.
Bu nedenle “seçilmiş” kavramı artık erdem değil, uyumluluk anlamına gelir hale geldi.

Tarihe baktığımızda da aynı örneklerle doludur:

Galileo gerçeği söylediği için yargılandı.

Sokrates gençleri düşündürdüğü için zehirlendi.

Giordano Bruno evreni anlattığı için yakıldı.
Gerçek düşünenler hiçbir zaman “seçilmiş” olamadı.
Çünkü seçilmek, düzenin koşullarına boyun eğmeyi gerektirir; hakikati temsil eden insan, boyun eğmez.

Bugün modern dünyada liderlik koltuklarında oturanların çoğu, aslında bu düzenin ürünüdür. Onlar sistemin efendileri değil, sistemin kuklalarıdır.

Kitlelerin yönlendirilmesi, korkular üzerinden olur. Korku, aptallığı besler; aptallık da itaatin zeminidir. Böylece düzen, kendi aptallarını yaratır, sonra onları “lider” ilan eder.

Ama hakikat başka bir yerde saklıdır: Gerçek liderlik seçilmez, kendiliğinden doğar.

Bir insanın yüreğinde adalet, vicdan ve hakikat varsa; o insanın liderliği doğaldır.

Ona makam gerekmez, unvan gerekmez. O insan konuştuğunda halk uyanır, çünkü sözleri çıkar için değil, hakikat için yankılanır.

Bugün dünyada yaşanan savaşlar, yoksulluk, çevre felaketleri ya da ahlaki çöküş; aslında bu yanlış seçilmişliğin sonucudur.

Gerçek liderler, insanı yaşatır; sahte liderler, insanı tüketir.

Sahte liderler bir toplumu büyütmez, sadece itaate bağımlı hale getirir.

Ve işte o an, uygarlık çöküşe geçer.

Yaratıcı’nın kurduğu düzende her canlının bir yaşam hakkı vardır.

Ancak insanlar — özellikle seçilmişlik maskesi takanlar — bu dengeyi bozdu.

Toprak altında yatan çocukların, savaşlarda harcanan gençlerin, kobay olarak kullanılan bedenlerin kanı, bir gün adaletin terazisine dökülecek.

O gün geldiğinde kim “pişmanım” derse desin, hakikat susmayacak.

Belki o gün, aptalların hüküm sürdüğü bu sahte düzenin duvarları birer birer yıkılacak.

Ve gerçek seçilmişler — yani vicdanı, bilgeliği, adaleti temsil edenler — insanlığın ön saflarına yeniden geçecek.

Çünkü insanlığı kurtaracak olan, aptallığın değil, farkındalığın gücüdür.

Haber Veriyoruz

Enable Notifications OK No thanks