0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
Türkiye’deki Hukuksal Adalet Bozukluğu
Türkiye'deki Hukuksal Adalet Bozukluğunun Temel Kaynakları

Türkiye’deki hukuksal adalet bozukluğu karmaşık ve çok yönlü bir sorun olup, tek bir kaynaktan ziyade birçok faktörün birleşimiyle ortaya çıkar. Bu sorunların temelinde yatan bazı ana başlıklar ve bunların başlangıç noktaları şunlardır:
1. Yargı Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı Sorunu
Siyasi Etki ve Baskı: Yargı bağımsızlığı, Türkiye’deki adalet sisteminin en temel sorunlarından biridir. Hükümetin, yürütmenin ve siyasi aktörlerin yargı kararları üzerindeki etkisi ve baskısı, yargıç ve savcıların tarafsızlığını zedeleyebilmektedir. Atamalarda, terfilerde ve mesleki kariyer ilerlemesinde siyasi mülahazaların ön planda olması, bu sorunu derinleştirmektedir.
Başlangıç Noktası: Bu sorun, özellikle 1980 askeri darbesi sonrası anayasal düzenlemeler ve ardından gelen süreçlerde, yargının idari ve siyasi yapıya daha fazla entegre edilmesiyle belirginleşmeye başlamıştır. Sonraki dönemlerde, farklı siyasi iktidarların yargı üzerinde etki kurma çabaları bu durumu kronikleştirmiştir.
HSK Yapısı ve Etkileri: Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), yargıç ve savcıların atanması, terfisi, nakli ve disiplin işlemlerinden sorumlu kritik bir kurumdur. HSK’nın oluşumu ve üyelerinin atanma şekli, yürütmenin yargı üzerindeki etkisini artırabilecek bir potansiyel taşımaktadır.
Başlangıç Noktası: HSK’nın yapısı ve yetkilerinde yapılan değişiklikler, özellikle 2010 ve 2017 anayasa referandumları sonrasında yargı bağımsızlığı tartışmalarının odağı haline gelmiştir. Bu değişiklikler, yürütmenin HSK üzerindeki etkisini artırdığı yönünde eleştirilere neden olmuştur.
2. Hukukun Üstünlüğü ve Yasaların Uygulanması
Keyfilik ve Seçici Uygulama: Hukukun üstünlüğü ilkesinin zayıflaması, yasaların her vatandaş için eşit ve tarafsız bir şekilde uygulanmaması sorununu beraberinde getirir. Kanunların zaman zaman siyasi veya kişisel çıkarlara göre yorumlanması ve uygulanması, adalet algısını olumsuz etkiler.
Başlangıç Noktası: Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren, tek parti dönemi ve sonrasında da zaman zaman siyasi otoritenin yasalara müdahale etme eğilimi gözlemlenmiştir. Ancak bu durum, özellikle kutuplaşmanın arttığı ve hukukun siyasi bir araç olarak algılandığı dönemlerde daha belirgin hale gelmiştir.
Yargı Reformlarının Yetersizliği: Adalet sistemini iyileştirmeye yönelik reform çabaları zaman zaman yetersiz kalmakta veya pratikte tam olarak uygulanamamaktadır. Yapılan değişiklikler, çoğu zaman yapısal sorunlara köklü çözümler getirmek yerine, mevcut durumu koruyan veya dönemsel ihtiyaçlara yanıt veren yüzeysel adımlar olarak kalabilmektedir.
Başlangıç Noktası: Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum süreci gibi dış faktörlerin etkisiyle başlatılan yargı reformları, genellikle siyasi iradenin kararlılığına ve uygulama aşamasındaki etkinliğe bağlı olarak farklı sonuçlar vermiştir.
3. Yargı Süreçlerindeki Sorunlar
Yargılamaların Uzunluğu: Davaların gereksiz yere uzaması, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir ve vatandaşların adalete erişimini zorlaştırır. Uzun süren davalar, hem ekonomik hem de psikolojik olarak büyük yük oluşturur.
Başlangıç Noktası: Mahkeme iş yükünün artması, personel yetersizliği, teknik altyapı eksiklikleri ve yargı süreçlerindeki bazı bürokratik engeller bu sorunun kronikleşmesine neden olmuştur. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren artan dava sayıları bu sorunu daha da derinleştirmiştir.
Adli Kolluk ve Savcılık İlişkileri: Adli kolluk birimlerinin (polis, jandarma) bağımsızlığı ve savcılıkla olan ilişkileri, soruşturma süreçlerinin tarafsızlığını etkileyebilir. Zaman zaman adli kolluğun siyasi talimatlarla hareket ettiği veya yeterli delil toplama becerisine sahip olmadığı yönünde eleştiriler bulunmaktadır.
Başlangıç Noktası: Kolluk birimlerinin siyasi iktidarın doğrudan kontrolünde olması ve yargı denetiminin etkin bir şekilde sağlanamaması, geçmişten bu yana var olan bir sorundur.
4. Toplumsal ve Kültürel Faktörler
Güven Eksikliği: Halkın yargıya olan güveninin azalması, adaletsizlik algısını güçlendirir. Bu durum, insanların hak arayışlarını azaltabilir ve hukukun üstünlüğüne olan inancı sarsabilir.
Başlangıç Noktası: Yargı kararları hakkındaki kamuoyu tartışmaları, siyasi müdahaleler ve yargı mensuplarıyla ilgili iddialar, toplumsal güvenin zedelenmesinde etkili olmuştur.
Liyakat ve Eğitim Sorunları: Yargı mensuplarının (hakim, savcı, avukat) eğitim ve mesleki gelişim süreçlerindeki eksiklikler, liyakat dışı atamalar veya yetersiz donanım, yargı kalitesini düşürebilir.
Başlangıç Noktası: Hukuk eğitiminin kalitesi ve yargı mensuplarının atanma süreçleri, geçmişten bu yana tartışma konusu olmuştur. Özellikle son yıllarda hukuk fakültelerinin sayısının artması ve nitelikli eğitimden ziyade niceliğe odaklanılması, bu sorunu daha da derinleştirmiştir.
Türkiye’deki hukuksal adalet bozukluğunun temel kaynakları, siyasi, kurumsal ve toplumsal dinamiklerin iç içe geçtiği karmaşık bir yapıyı yansıtmaktadır. Bu sorunların çözümü, kapsamlı, uzun vadeli ve siyasi iradeden bağımsız, gerçekçi reformlar gerektirmektedir.
Haber Veriyoruz