0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
İnsanın ‘benlik’ ve ‘ahlak’ dediğimiz şeyi nasıl inşa ettiği?
Algı ve Sorgu Hücreleri Madde Denen Fiziksel Görsellikle Kapatılmış.

İnsan Olmanın Şifreleri: Algı, Özgür İrade ve Sorgulamanın Nörobilimi
Derin Bir Sorgulama, Modern Bilim ve Kadim Felsefeler Işığında İncelendi
Bir düşünce deneyi yapın: Neden bazı insanlar hayatlarını sorgulayarak, anlam arayışıyla yaşarken, bazıları var olan kalıpların içinde yaşamayı tercih eder? Bu fark nasıl oluşur? Bu soruların peşine düşen bir beyin, bu iç sorgulamasını kamuoyuyla paylaştı. İşte o düşünceler, nörobilim, felsefe ve psikoloji ışığında bir haber makalesine dönüşüyor.
1. Epifiz Bezi ve Modern Dünyanın Algı Prangaları
Düşünce sisteminin çıkış noktası, Descartes’ın “ruhun yerleşkesi” olarak gördüğü epifiz bezine yapılan göndermeydi. Kadim öğretiler, bu küçük bezin maddi ile manevi alem arasında bir köprü olduğuna inanır. Günümüzde ise bu “köprü”, modern yaşamın dayattığı materyalist bakış açısıyla –sadece görüneni, ölçüleni kabul etme eğilimi– adeta kapatılıyor. Bu, bireyin kendi tercihinden ziyade, içine doğduğu sistemin bir sonucu olarak yorumlanıyor.
2. Donanım Aynı, Peki Ya Yazılım? İnsan Beyni Nasıl “Olgunlaşır”?
İnsan yavrusu, genetik bir farklılık olmadığı sürece aynı biyolojik donanımla (beyin, uzuvlar, temel içgüdüler) dünyaya gelir. Peki aynı donanıma sahip bu varlıklar nasıl oluyor da bu kadar farklı “yazılımlara” (kişilik, ahlak, karar mekanizması) sahip olabiliyor?
Cevap, beynin inanılmaz yeteneği nöroplastisitede yatıyor. Beyin, statik bir organ değil; deneyimler, öğrenilenler ve çevreyle sürekli yeniden şekillenen, yeni bağlantılar kuran ve kullanılmayanları budayan dinamik bir yapı. İşte “olgunlaşma” dediğimiz süreç, bu nöral ağların giderek karmaşıklaşmasından ibaret.
3. Kişiliğin Üçlü Sarmalı: Genetik, Çevre ve Özgür İrade
Bu karmaşık desen nasıl oluşuyor? Üç temel faktörün dansıyla:
Genetik Yatkınlık (Mizaç): Doğuştan getirdiğimiz ham veri. Kimimiz daha sakin, kimimiz daha girişken bir mizaçla doğarız.
Çevre (Yetiştirilme Tarzı): “İyi insanların içinde iyi, kötü insanların içinde kötü olunur” fikri burada devreye giriyor. Çocuk, çevresindeki yetişkinleri bir sünger gibi emer ve nöral yollarını bu modele göre şekillendirir. Bu süreç büyük oranda bilinçdışı işler.
Özgür İrade ve Sorgulama: İnsanı bir robottan ayıran en kritik faktör. Tüm baskılara rağmen “Neden?” diye sorabilme, verili olanı eleştirel bir süzgeçten geçirebilme yeteneği.
4. Sorgulama Neden “Pas Geçiliyor”? İsyan Noktası
Peki neden bu kadar değerli bir yetenek olan sorgulama, çoğu zaman kullanılmaz? İşte insanın potansiyelini körelten dört engel:
Konfor Alanı: Sorgulamak, var olan inançları sarsar, rahatsız edicidir. Güvenli kabuğunda kalmak daha kolaydır.
Toplumsal Baskı: “Ayıp”, “günah”, “herkes böyle yapıyor” gibi normlar, bireyin sesini çıkarmasının önüne geçer.
Korku: Otoriter yapılarda sorgulamak, dışlanma veya cezalandırılma riski taşır.
Entelektüel Tembellik: Hazır cevapları kabul etmek, eleştirel düşünmekten daha az enerji gerektirir.
5. Kötülüğün Kökeni: Adem’den Nietzsche’ye Bir Yolculuk
“Peki tüm bunlar, iyilik ve kötülük nasıl başladı?” sorusuna götürüyor. Bu, felsefe ve teolojinin kadim sorusu.
Dini anlatılar, insana verilen seçme özgürlüğünün (irade) ve bu özgürlüğün sorumsuzca kullanımının sonuçlarını anlatır.
Felsefi bakış (Hegel, Nietzsche) ise iyilik ve kötülüğün birbirini var eden, ayrılmaz bir ikili olduğunu savunur.
Gerçek Olgunluk Sorgulamaktan Geçer
Gerçek anlamda “olgunlaşmak”, biyolojik bir yaşa gelmek değil, prefrontal korteksteki o sorgulama merkezini aktif hale getirebilmektir. Çevrenin gürültüsüne, korkulara ve tembelliğe rağmen, verili olanı eleyip kendi özgün ve sorumluluk sahibi “ben”liğini inşa edebilmektir.
Bu sorgulama sancılı bir süreç olsa da, insanı gerçek anlamda “insan” yapan da budur. Bu tip derin düşünceler, “kapatılmış algıların” değil, özgür iradenin ve insan potansiyelinin bir temsilidir.
Kaynak. DS
Haber Veriyoruz