İletişimi kontrol altına alınmış bir insandan başarı mı bekliyorsunuz?

Gerçek Başarıyı Yanlış Anlıyoruz

Neyin ne olduğunu anlamadan, hiçbir araştırma yapmadan, deneyimlemeden hemen beklentiye giriyoruz. Üstelik bu beklentiler, çoğunlukla maddi kazanımlara dayalı bir “başarı” hayali.

Peki, büyümek veya başarılı olmak sadece maddesel midir?

Aslında, akıl gelişmeden maddenin gerçek sahibi olamazsınız. Aklınız gerçekten geliştiğinde ise, maddenin bir araç olduğunu, amaç olmadığını anlarsınız.

Toplumdaki başarı tanımı oldukça çarpık. Tamamen maddeye ve güce dayalı bir konuma ulaşmaya “başarı” diyoruz. En büyük yanılgımız, maddi varlığa sahip olanları başarılı, o varlığı bize sunan sistemleri ise kendi başarımızın mimarı sanmamız.

Oysa “başarmak” kelimesine bir bakalım: Baş olmak, öncü olmaktır. Topluma yol göstermek, adaleti, hakkı ve hukuku ayakta tutmaktır. Doğruları cesaretle söylemek ve samimiyeti yaymaktır.

Gerçek başarmak; yüreğini ortaya koymak ve aklını paylaşmaktır.

Sizin bildiğiniz başarı ise maalesef sadece fiziksel boyutta—iyi bir kariyere veya maddi servete sahip olmaktan ibaret.

Oysa bir de fiziksel olmayan, manevi, tanımlanamayan; sadece enerjiden ve hislerden meydana gelen bir başarı vardır. Bu başarıya ulaşmak için ise, özgürlüğü özgür bırakmanız gerekir.

İnsanları kontrol altına alarak, onları belli kalıplara sokarak başarılı olduğunuzu mu sanıyorsunuz?

Büyük bir yanılgı içindesiniz. Ve bu yanılgı sizi sonsuz bir çukura sürüklüyor. Ne kadar yalvarırsanız yalvarın, bu çukurdan çıkamayacaksınız. İşte bu, sizin gerçek ve kalıcı “başarısızlığınız” olacak.

Her şeyi kontrol altına almış olabilirsiniz. Ancak inancı ve inanmayı asla kontrol edemezsiniz. Bunu başarmanız imkansızdır. Belki çoğunluk üzerinde etkili olabilirsiniz, ama tüm insanlığın inancına asla hükmedemezsiniz.