0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
Dünya dönüyor, sessiz ve derinden — ama kimin için?
İnsanlar yürüyor, ama nereye gittiklerini kim biliyor?
Herkes bir hücrenin içinde, birbirine bakıyor ama kimse gerçeği göremiyor.
Kopyalanmış zihinler, kopyalanmış bedenlerde yaşıyor;
birbirini taklit ederek var olmayı, özgürlük sanıyorlar.
Kelimeler onlar için gürültüden ibaret;
cümleler ise sadece “kurulmak” için icat edilmiş sanki.
Birileri her gün yeni hücreler inşa ediyor,
ve her doğan, çoktan hazırlanmış bir odaya yerleştiriliyor.
Artık Matrix sadece bir film değil —
yaşadığımız dünyanın sessiz gerçeği.
Sis Tem dediğimiz şey, aslında sislerden örülmüş görünmez bir duvar.
Etrafı ağır bir koku sarmış; insanlığın üstüne çöken, nefesle birlikte içeri giren bir bulanıklık.
Bu sisin içinde yürüyenler, bulundukları yerin gerçek dokusunu göremiyorlar artık —
duvar mı, gökyüzü mü, sınır mı, fark edemiyorlar.
Hepsi birer “medeni zombi”ye dönüşmüş durumda;
yaşıyor gibi görünen, ama yaşadığını anlamayan varlıklar.
Uyanabilmeleri için sisin dağılması, dalgalanmanın durması gerek…
ama buna imkân yok.
Çünkü gökyüzü çoktan ele geçirilmiş,
toprak başkalaştırılmış,
kaynak kirletilmiş.
Ve insan, kendi yarattığı bu dumanın içinde artık neyi soluduğunu bile bilmiyor.
Hakikat dediğimiz şey, “Hâkî”nin katına çıkmaktır —
yani İlahi Gücün bizim için hazırladığı zaman dilimine ulaşmak.
Bu artık bir bilgi savaşı, bir direniş alanıdır.
Ya kulaklarını açar, gelen dalgaları içeri alırsın;
ya da kapatır, hiç duymamış gibi yaşarsın.
Eğer kelimeler seni titretemiyorsa,
cümleler içinde yankı bulmuyorsa,
bil ki dinlemenin de konuşmanın da anlamı kalmamıştır.
Çünkü hakikat, sadece duyanı değil, titreyeni bulur.
O titreşimleri hissedemediğin sürece,
o seni çağıran frekansı içeri alamadığın sürece
hakikat seni bulmayacaktır.
O ise hep oradadır —
bir enerji gibi, görünmez ama hissedilir.
Ve kim o dalgaları içine çeker, kalbiyle titrer ise,
hakikatin kendisi olur.