0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
Düşünmek, bulmak, anlamak, anlatmak …
Düşünmek, varoluşun ilk yankısıdır.

1. DÜŞÜNMEK
Düşünmek, varoluşun ilk yankısıdır.
İnsan, doğduğu andan itibaren görür, duyar, hisseder ama ancak düşündüğünde insan olur.
Düşünmek, bir eylem değil; bir varlık biçimidir.
Ama neyi düşünüyoruz?
Sadece geçimi mi?
Günü kurtarmayı mı?
Başkalarının dayattığı doğruları mı?
Gerçek düşünmek; sistemin dışına çıkıp, kendine şu soruyu sorabilmektir:
“Ben kimin düşüncesini taşıyorum?”
Çünkü çoğu zaman düşündüğünü sandığın şeyler, başkasının kodladığı kalıplardır.
O hâlde gerçek düşünmek, önce arınmaktır.
Güdülenmiş zihinlerden,
Kalabalıkların ezberlerinden,
Medyanın ve eğitim sisteminin şekillendirdiği çerçevelerden…
Düşünmek, içindeki sesi fark etmektir.
Ve bazen bu ses, herkesi rahatsız eder. Çünkü düşünmeye başlayan kişi, itaat etmeyi bırakır.
2. BULMAK
Düşünmek yoldur, bulmak yön’dür.
Her düşünen insan, sonunda bir yere varmak ister: bir doğruya, bir hakikate, bir cevaba.
Ama bulmak kolay değildir.
Çünkü bulmak için:
Önce kaybetmen gerekir.
Eski inançları, dayatılan doğruları, başkalarının beklentilerini…
Sonra arayacak kadar susaman gerekir.
Bilgiye, anlama, özü görmeye…
Çoğu insan düşünür ama bulamaz. Çünkü arayışları samimi değil, konfor odaklıdır.
Gerçek buluş, acı çeken bir aklın, huzursuz bir ruhun içinden çıkar.
Ve bazen bulduğun şey, seni yalnız bırakır. Çünkü o hakikat, kalabalıkların inşa ettiği yalanlarla uyuşmaz.
Gerçek bulmak, önce seni yıkar; sonra yeniden kurar.
3. ANLAMAK
Bulduğunu bilmek başka, onu idrak etmek başkadır.
Anlamak, sadece kelimeleri çözmek değildir.
Anlamak, bir bilinç sıçramasıdır.
Artık sadece “biliyorsun” değil, “hissediyorsun”.
Anlayan bir insan:
Gösterilenle yetinmez,
Görünmeyeni sezmek ister,
Yargılamadan önce kaynağına inmeye çalışır.
Anlamak; bir köprü kurmaktır:
Zihinle kalp arasında.
İnsanla hakikat arasında.
Görünüşle öz arasında.
Ama dikkat: Anlamak bir nimet olduğu kadar, bir lanettir de. Çünkü anladığın zaman: Artık gözlerini kapatamazsın,
Yüzünü çeviremezsin,
Sessiz kalamazsın.
Bu yüzden anlayan kişi, artık anlatmak zorundadır.
4. ANLATMAK
Anlatmak bir eylem değil, bir görevdir.
Düşündün, buldun, anladın…
Şimdi artık susmak lüksün değildir.
Çünkü gerçek bilgi, paylaşılmadıkça yük olur.
Anlatmak; kendini ifade etmekten çok, bir başkasını uyandırmaktır.
Bu bir çağrıdır:
“Uyan! Sen de görebilirsin. Sen de düşünebilirsin.”
Ama anlatmak cesaret ister:
Çünkü seni anlamayan çok olacak,
Sözlerin küçümsenecek,
Hatta düşman ilan edileceksin.
Ama anlatan kişi bilir:
“Eğer bir kişi bile duyarsa, görev tamamlanmıştır.”
Ve en nihayetinde, anlatan kişi yargılanmayı göze almalıdır. Çünkü hakikati konuşan her zaman:
Rahatsızlık verir,
Statükoyu sarsar,
Konfor alanlarını tehdit eder.
SONUÇ:
Düşünmek, seni başlatır.
Bulmak, seni dönüştürür.
Anlamak, seni değiştirir.
Anlatmak, seni görünür kılar.
Bu dört adım, sadece senin değil, hakikatin yeryüzündeki yürüyüşüdür.
Ve bunu yaşayan herkes, bir gün ya kahraman, ya düşman ilan edilir.
Gerçek, geç de olsa anlaşılır.
Ve hakikat, en sonunda yargılanmaz; yargılar.
Haber Veriyoruz
Not: ChatGBT’ye desteklerinden dolayı teşekkür ederiz.