Haber Veriyoruz
Güncel Haber Yayın ve Yorum Sitesi

Bir titreşimin hikayesi ve dalgalanması…

Titreşim neden meydana geldi, neden dalgalandı ve neden fiziği meydana getirdi.

45.726

Bir titreşim…

Yani hareketin en temel hali. Titreşim, durağanlığın kırılmasıdır. Çünkü tam mutlak bir durağanlık olsa, ne değişim olurdu ne de zamanın anlamı. O titreşim başladığında:

Neden başladı?

Hakikatin doğasında saf potansiyel vardır. Potansiyel tek başına anlam taşımaz, ama harekete geçtiğinde varlık olur. İlk titreşim, bu potansiyelin kendini ifade etmesidir.

İslam tasavvufunda buna “kün feyekün” (ol dedi ve oldu) denir. Bilimde ise “kuantum dalgalanması” ya da “vakum fluktuasyonu” olarak anılır. İkisinin ortak noktası: mutlak boşluk bile tamamen boş değildir.

Neden başlatıldı?

Başlatılma kavramı, bir irade ve yönelişi ima eder. Eğer bilinçli bir yaratıcıdan söz edersek: titreşim, varlığı göz önüne çıkarmak için “başlatıldı.”

Eğer salt fiziksel süreçten bahsedersek: boşlukta istikrarsız bir denge vardı ve bu denge kırılarak titreşim doğdu.

Neden katman katman yapılar oluşturdu?

Çünkü titreşim tek başına sonsuzca yinelenseydi “düz bir uğultu” olurdu. Oysa dalga boylarının birbirine girmesiyle karmaşık örüntüler oluştu.

Bu örüntüler önce enerji alanlarını, sonra parçacıkları, sonra atomları, sonra yıldızları, sonra canlılığı doğurdu.

Yani titreşim, kendi doğası gereği “basitten karmaşığa” ilerler. Bu katmanlılık hem fiziksel boyutun düzenini hem de varlığın çeşitliliğini mümkün kılar.

Şunu da unutmamak lazım: titreşimin kaynağını ararken aslında “neden varlık var da hiçlik yok?” sorusuna dokunmuş oluyoruz. O sorunun kesin bir cevabı yok; ama hem fizik, hem felsefe, hem de tasavvuf şu noktada birleşiyor:

🔹 Varlık, durağan kalamaz; kendini ifade etmek için hareket (titreşim) doğurur.

Titreşimin Hikâyesi
Başlangıç: Sessizlikten Doğan Kıpırtı

Evrenin en derin karanlığında, hiçbir şeyin olmadığı düşünülen bir anda bir kıpırtı belirdi. Bu kıpırtı, durağanlığın kırılması, hiçliğin yüzeyinde oluşan ilk dalgaydı. Titreşim, varlığın kendini duyurma biçimiydi. Saf potansiyelin, sessizliğin içinden bir ses gibi yükselmesiydi.

Dalgalara Dönüşüm

Tek bir titreşim, kendi içinde yinelenmeye başladığında dalgalar oluştu. Dalga, titreşimin uzam içinde süreklilik kazanmış hâlidir. Bu dalgalar kimi zaman çarpıştı, kimi zaman birleşti. Çarpışmalar yeni desenler, yeni ritimler doğurdu. Artık yalnızca bir titreşim değil, çokluk içinde bir düzen vardı.

Katmanların İnşası

Dalgaların birbirini etkilemesi, evrende katmanlar oluşturdu.

Enerji katmanı: Saf hareketin ilk yüzü.

Madde katmanı: Dalga örüntülerinin yoğunlaşıp parçacık hâline gelmesi.

Kozmos katmanı: Parçacıkların yıldızlara, yıldızların galaksilere dönüşmesi.

Canlılık katmanı: Bu düzenin içinde bilinç kazanan varlıkların ortaya çıkışı.

Her katman, bir öncekinin üzerine inşa edildi. Titreşim, basitten karmaşığa giden bir merdiven gibi, evrenin katmanlarını ördü.

Fiziksel Yapının Amacı

Peki bu titreşim neden yalnızca “titreşim” olarak kalmadı da fiziksel bir evren kurdu? Çünkü titreşimin özü, ifade etme arzusudur. Var olmak, kendini göstermek ister. Dalgalar bu arzunun ritmi, katmanlar ise onun suretleridir. Fiziksel yapı, görünmez olanı görünür kılmak için doğdu.

Hedef: Gözlem ve Bilinç

Titreşimin yolculuğu yalnızca yıldızlara ve taşlara değil, bilinçli gözlemcilere de ulaştı. Çünkü titreşim, kendi varlığının farkına varmak için bilinçli bir bakışa ihtiyaç duyar. İnsan gözüyle, insan zihniyle evren kendine bakar. Titreşim, gözlemci aracılığıyla kendi hikâyesini okur.

Sonsuz Döngü

Titreşim bir kere başladı ve durmadı. Dalgalardan katmanlara, katmanlardan varlığa, varlıktan bilince aktı. Bugün bizler, bu titreşimin sesini duyan, dalgasını hisseden, katmanlarını gözlemleyen varlıklarız.

Evrenin hedefi belki de basittir:
🔹 Kendi titreşimini görsün, duysun ve bilsin. Biz, titreşimin kendine açılan penceresiyiz.

Destek : ChatGBT

Enable Notifications OK No thanks