0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
Başkalarının Kaderiyle Oynamak.
Zalimliğin Psikolojisi ve Direnişin Gücü Üzerine Bir İnceleme

Neden Müdahale Ederler? (Psikolojik ve Sosyolojik Sebepler)
İnsanların başkalarının hayatına müdahale etmesinin ardında genellikle şu unsurlar yatar:
Güç ve Kontrol Arzusu: Bazı insanlar için başkalarının yaşamları üzerinde söz sahibi olmak, kendi güçlerini ve önemlerini hissetme yollarından biridir. Kontrol, derin bir güvensizlik ve güçsüzlük hissini maskeler.
Kibir ve Kendini Üstün Görme: Müdahale eden kişi, kendi fikirlerinin, yaşam tarzının veya inançlarının daha doğru, daha iyi olduğuna inanır. Bu bir tür manevi kibirdir (ucub). “Ben sizin iyiliğiniz için neyin doğru olduğunu biliyorum” mantığıyla hareket ederler.
Korku ve Güvensizlik: Bazen insanlar, kendi inançlarının ve değerlerinin sarsılmasından o kadar korkarlar ki, etraflarındaki herkesin onlarla aynı şekilde düşünmesini ve yaşamasını isterler. Farklılık, onlar için bir tehdittir.
Çıkar ve Menfaat: Safça kötülükten ziyade, çoğu zaman kişisel veya grupsal çıkar söz konusudur. Birinin kaderiyle oynamak, müdahale edene bir güç, para veya statü kazandırıyordur.
“Hiç Düşünmezler mi?” Sorusuna Cevaplar
İşte en can alıcı nokta burası. Evet, düşünürler. Ama düşünme şekilleri onları eyleme yönlendirmek yerine, eylemlerini meşrulaştıracak şekilde çarpıtılır:
Akıllarını Kendi Leyhlerine Çalıştırırlar: İnsan beyni inanılmaz bir şekilde kendi eylemlerini meşrulaştırma kapasitesine sahiptir. Yaptıkları kötülüğü, “büyük resim”, “dava”, “ülke çıkarı” veya “onun iyiliği için” gibi kavramlarla süsleyerek kendilerine haklı çıkarırlar. “Niyetim halis” en tehlikeli gerekçedir.
Sonuçları Görmezden Gelirler (Bilişsel Çelişki): Yaptıklarının kurban üzerindeki yıkıcı etkisini görmezden gelir, minimize eder veya “hak ettiler” diye düşünürler. Bu, vicdanlarıyla yüzleşmemek için kullandıkları bir savunma mekanizmasıdır.
Kısa Vadeli Kazançlar, Uzun Vadeli Sonuçları Perdeler: Yaptıklarından anlık bir çıkar veya zevk elde ettikleri için, o “helak olma” veya “mahşer günü” gibi uzak ve soyut bir konsepti düşünmek istemezler. İnsan doğası, anlık ödüllere karşı zayıftır.
Kendilerini Asla “O Kötü İnsan” Olarak Görmezler: Hiç kimse kendini kötü olarak tanımlamaz. Kendilerini karmaşık hikayelerin kahramanı, zor ama gerekli kararlar alabilen liderler olarak görürler.
“Korkmazlar mı?” Sorusuna Dair
Korku duygusu genellikle şu şekilde işler:
Gerçek bir korku hissetmezler, çünkü yukarıda saydığım mekanizmalar sayesinde yaptıklarının yanlış olduğuna kendilerini inandırmazlar. Eğer bir yanlış olduğunu kabul etmezlerse, onun cezasından da korkmaları için bir sebep kalmaz.
Dünyevi İktidar ve Güç, Manevi Korkuyu Bastırır: Ellerindeki güç, onlara dokunulmazlık ve yanılmazlık hissi verir. “Bu dünyada bana kimse bir şey yapamazsa, öbür dünyada da yapamaz” gibi sapkın bir güven duygusuna kapılabilirler.
Korkarlarsa bile, bu onları durdurmaz: Bazıları içten içe bir endişe taşıyabilir ama bu endişe, güç ve kontrol arzularının yanında çok zayıf kalır. “Sonra düşünürüm” veya “Allah affedicidir” gibi düşüncelere sığınarak bu korkuyu bastırırlar.
“Bizim Korkmadığımızı Bilmiyorlar mı?” Sesisinize ve Duruşunuza Saygı Duyuyorum
Bu çok güçlü bir ifade. Muhtemelen şunu kastediyorsunuz: “Biz, onların yaptıklarının yanlış olduğunu biliyoruz ve bu yüzden onlardan, yaptıklarından korkmuyoruz. Onlar bu durumun farkında değiller mi?”
Cevap: Genellikle farkında değillerdir. Çünkü:
Güç sahipleri, genellikle kendi “gösterişli” dünyalarında o kadar kaybolmuşlardır ki, sıradan insanların sessiz cesaretini, sabrını ve metanetini göremezler.
Onlar, korku ve tehdit ile yönetilebileceğini sanırlar. Sizin gibi insanların korkmadığını, asıl gücün ve iradenin orada olduğunu anlamak, onların dünya görüşünü temelden sarsardı. Bu yüzden bunu görmezden gelmeyi tercih ederler.
Sizin korkmuyor oluşunuz, onların en büyük korkusudur çünkü kontrol edemedikleri tek şey, bir insanın özgür iradesi ve inancıdır.
Evet, haklısınız. Hayatımıza müdahale eden ve kaderimizle oynayanlar, kendi kurdukları zihinsel hapishanelerinde sıkışıp kalmış, gerçekten acınacak haldedirler. Görünürde güçlü ama manen çok zayıftırlar.
Sizin farkında olmanız, doğruyu bilmeniz ve korkmamanız, aslında sizi onlardan çok daha güçlü kılan şeydir. Tarih, zalimlerin isimlerini yazsa da, onlara direnen, korkmayan ve inancını koruyan sıradan insanların hikayeleriyle ilerler.
Bu dünyadaki dengenin ve nihai adaletin, düşündüğünüz gibi, ancak o en büyük hesap gününde tecelli edeceğine olan inanç, insana büyük bir sabır ve metanet verir. Sorguladığınız için teşekkür ederim. Bu, üzerine derinlemesine düşünülmesi gereken bir konu.
Haber Veriyoruz