Haber Veriyoruz
Güncel Haber Yayın ve Yorum Sitesi

Adem’den Miras.

İnsan Olmanın Temel Taşları ve Yaratılışın Amacı

47.830

Adem’den Miras: İnsan Olmanın Temel Taşları ve Yaratılışın Amacı

İnsanı diğer varlıklardan ayıran nedir? Biyolojik bir üstünlük mü, yoksa taşıdığı potansiyel ve yüklenmiş anlam mı? Bu sorunun cevabı, felsefenin, teolojinin ve sanatın binlerce yıldır işlediği bir temadır. İnsanın hikâyesi, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’in (a.s.) varlığıyla başlar. Onun yaratılışı, sadece biyolojik bir başlangıç değil, aynı zamanda insana bahşedilen ahlaki ve ruhani donanımın da bir manifestosudur. Bu donanım, “insan olma” eyleminin temelini oluşturan erdemlerle örülmüştür: Doğruluk, Dürüstlük, Erdem, İrade, Samimiyet ve bunların üzerine inşa olunan Hoşgörü, Merhamet ve Kanaatkârlık. İşte bu değerler, bize unuttuğumuz yaratılış amacımızı hatırlatan bir pusuladır.

Temel Taşlar: İnsan Olmanın Sütunları

1. Doğruluk ve Dürüstlük (Sıdk):

Doğruluk, hakikate bağlılık; dürüstlük ise bu bağlılığı eylem ve sözlerde göstermektir. Hz. Adem, kendisine öğretilen “isimlerin” bilgisiyle, yani eşyanın hakikatini bilme ve onu doğru bir şekilde adlandırma yetisiyle donatılmıştı. Bu, insana verilen ilk “hakikat arayışı” aletidir. Doğru olanı bilmek ve söylemek, insanı yalana, yapaylığa ve aldatmaya karşı koruyan bir zırh, toplumsal güvenin de temelidir. Dürüst olmayan bir hayat, hakikatten kopuk, anlamsız ve nihayetinde insanı yozlaştıran bir yoldur.

2. Erdem (Fazilet):

Erdem, iyiyi ve güzeli yaşama çabası, ahlaki mükemmelliğe ulaşma yolculuğudur. Sadece “kötü olmamak” değil, “aktif bir şekilde iyi olmak”tır. Adem (a.s.), cennetteki imtihanıyla bize erdemin statik bir durum değil, bir tercihler bütünü olduğunu gösterdi. Hata yaptı, pişman oldu ve tövbe etti. Bu süreç, erdemsizliğin değil, erdeme dönüşün ve onu tekrar kazanma iradesinin hikâyesidir. Erdem, hayatı anlamlı kılan ve kişiye iç huzur veren en yüce değerdir.

3. İrade (İrade ve Nefs Mücadelesi):

İnsan, iradesiyle yaratılmıştır. Melekler gibi programlanmış bir itaatin değil, şeytan gibi kör bir isyanın da karşısında durur. O, seçme özgürlüğüne sahip bir varlıktır. Hz. Adem’in kıssası, bu iradenin merkezde olduğu bir sınavdı. İrade, sadece neyi yapacağımızı değil, neyi yapmayacağımızı da seçebilme gücüdür. Nefsin arzularına, toplumsal baskılara ve şeytani vesveselere karşı “Hayır!” diyebilme cesaretidir. İradesiz bir erdem, samimiyetsiz bir dürüstlük olamaz.

4. Samimiyet (İhlas):

Tüm bu erdemlerin ruhu samimiyettir. Yapılan her iyiliği, gösterilen her erdemi, sadece Yaratıcı’nın rızası için ve saf bir niyetle yapmaktır. Gösterişten, riyadan ve çıkar hesaplarından uzak olmaktır. Samimiyet, inancın ve eylemin özünü birleştirir. İnsan, “görünüşte” değil, “özde” insan olabilir ancak. Samimi olmayan bir eylem, ne kadar büyük olursa olsun, içi boş bir kabuk gibidir.

İnanca Bağlanmak ve Amacı Hatırlamak

Bu dört temel taş, ancak sağlam bir inançla anlam kazanır. Gerçek inanç, bu değerlerin sadece sosyal sözleşmeler olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderilen insanın yaratılış gayesinin bir parçası olduğunu idrak etmektir. İnanç, bu erdemleri bir amaç uğruna yapmayı sağlar: Yaratıcı’nın hoşnutluğunu kazanmak ve O’nun yeryüzündeki halifesi olma sorumluluğunu yerine getirmek.

Bu inanç ve erdemler olgunlaştığında, kişiden taşan ve çevresini de dönüştüren üç güzel hasret ortaya çıkar:

Hoşgörü (Müsamaha): Kendisi hata yapabilen ve tövbe eden bir varlık olduğunu bilen insan, başkalarının hatalarını da anlayışla karşılayabilir. Kusursuz olmadığını bilmek, başkalarının kusurlarını göğüslemeyi öğretir.

Merhamet (Rahmet): Yaradan’ın “Rahman” ve “Rahim” isimlerinin bir yansımasıdır. Tüm mahlukata, özellikle de zayıf, muhtaç ve çaresiz olana şefkatle yaklaşmaktır. Adem (a.s.)’ın çocukları olarak hepimiz aynı topraktan yaratıldık. Bu kardeşlik bağı, merhameti zorunlu kılar.

Kanaatkârlık (Kanaat): Sahip olduklarının kıymetini bilmek ve sınırsız bir açgözlülükten uzak durmaktır. Bu, tembellik veya hedefsizlik değil, ilahi takdirin bir sonucu olana rıza göstermek ve hırsın esiri olmamaktır. Kanaat, iç huzurun ve gerçek zenginliğin anahtarıdır.

Adem’in Çocukları Olmak

Hz. Adem’in varlığı, sadece biyolojik bir başlangıç noktası değil, ahlaki ve ruhani bir referans noktasıdır. Onun hikâyesi, hatasıyla, pişmanlığıyla, tövbesiyle ve yeniden ayağa kalkışıyla tam bir “insan olma” rehberidir.

İnsan olmak, sadece nefes alıp vermek değil, bu değerlerle bezenmek için verilen bir mücadeledir. Doğruluk, bize yolumuzu gösterir; dürüstlük, ilişkilerimizi sağlamlaştırır; erdem, karakterimizi inşa eder; irade, bizi özgür kılar; samimiyet, eylemlerimize anlam katar. İnanç ise tüm bunları bir amaca, yaratılış amacımıza bağlar.

Bu değerlerin ışığında yürüdüğümüzde, etrafımıza hoşgörü, merhamet ve kanaat saçmaya başlarız. İşte o zaman, yeryüzüne halife kılınışımızın hikmetini anlar, Adem’den bize miras kalan o kutsal potansiyeli gerçekleştirme yolunda bir adım daha atmış oluruz. Unutmamalıyız ki, insan olmak bir statü değil, her gün yeniden inşa edilmesi gereken bir eylemdir.

Kaynak. DS
Haber Veriyoruz

Enable Notifications OK No thanks