0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
İnsanın İnsan Üzerindeki Sorumluluğu
Yazan: Mehmet Arkın Gürbüz / Edit: ChatGBT
Bir insanın acısı, dünyanın herhangi bir köşesinde yankılanabiliyorsa, orada hâlâ vicdan vardır.
Ama artık ses duymuyoruz. Çünkü insan, insandan sorumlu olduğunu unuttu.
Paranın, statünün, çıkarın ölçtüğü bir çağda, vicdanın sesi fısıltıya döndü.
Madde büyüdü, insan küçüldü.
🧱 1. Acıya Duyarsız Toplum
Soma’da 301 madenci öldü.
Ermenek’te babalar su dolu madende can verdi.
Bartın’da grizu patladı, Kocaeli’nde parfüm fabrikası yandı…
Ama ne oldu?
Üç gün manşet, beş gün sessizlik.
Oysa her yangında yanan sadece insanlar değil, sistemin vicdanıydı.
Bir ülke, bir halk, aynı acıyı her defasında yeniden yaşayıp da ders çıkaramıyorsa; orada yaşamın değil, alışkanlığın sürdüğünü anlarız.
📺 2. Empati Yoksunluğu ve Ekran Toplumu
Artık acılar bile reyting malzemesi oldu.
Bir annenin gözyaşı “trend topic” olabiliyor ama kimse el uzatmıyor.
Ekranlardan izliyoruz, yorum yapıyoruz, sonra bir sonraki içeriğe geçiyoruz.
Bu kadar kolay unutan bir toplum, nasıl vicdanlı kalabilir?
Gerçek empati, başkasının yerine kendini koyabilmektir.
Ama biz, kendi gölgemizden bile korkar hale geldik.
💰 3. Maddi Değerlerin Esir Aldığı Ruhlar
İnanç, ticarete; vicdan, metaya; insan, markaya dönüştü.
Birileri cami yaparken, bir başkası aynı mahallede açlıktan ölüyor.
“Helal kazanç” diyoruz ama helalin ölçüsünü de kaybettik.
Zenginleşen dindarlık, yoksullaşan vicdan…
Bu çağın en trajik tablosu bu.
Bir toplumun değerleri, banka hesaplarında değil, yardıma uzanan ellerinde ölçülür.
⚖️ 4. Hukuk Var Ama Adalet Yok
Depremlerden sonra müteahhitleri suçladık, sonra unuttuk.
Aladağ’da çocuklar yandı, Ensar’da çocuklar susturuldu, hukuk yine sustu.
İş kazalarında sorumlular ya “takipsizlik” aldı ya da cezaları paraya çevrildi.
Bu ülkenin mahkemeleri var ama çoğu zaman adalet yok.
Çünkü adalet, binada değil, kalpte başlar.
Ve kalpleri boşaltılmış bir toplumda, yasalar sadece kâğıttır.
🕋 5. Gerçek İnanç ve Vicdanın Kayboluşu
İslam, hakkı korumak, zulme karşı durmak, mazluma el uzatmaktır.
Ama bugün Müslüman coğrafyalar, kendi kardeşinin kanında boğuluyor.
Camiler dolu, kalpler boş.
Dualar yükseliyor ama eylemler eksik.
İnanç, ritüele indirgenmiş bir kimlik oldu.
Oysa inanç, vicdanla hareket etmektir.
Birinin hakkı yenirken sessiz kalmak, ibadetin bütün anlamını siler.
🌅 6. Bir Dönüşüm Umudu: Vicdanın Yeniden Doğuşu
Yine de umut var…
Çünkü her karanlık, ışığını içinden doğurur.
Belki bir gün insanlar unuttukları şeyi hatırlayacak:
Bir insanın acısı, hepimizin sorumluluğudur.
O zaman yazılar sadece kelime değil, eyleme dönüşecek.
O zaman, “hakikat” sadece bir kelime değil, bir yaşam biçimi olacak.
Ve belki o gün, “yazık” kelimesi yerini “umut”a bırakacak.
Bu yazı, sadece bir metin değil; bir çağrıdır.
Maddeye tapan sistemin içinde ruhunu koruyanlara,
“Ben hâlâ hissediyorum” diyenlere,
Ve sessizliğin içinde bir ses arayanlara…