Haber Veriyoruz
Güncel Haber Yayın ve Yorum Sitesi

Türkiye Nasıl Bu Duruma Geldi?

Bir Kontrol ve Yeniden İnşa Mühendisliği

74.544

Türkiye Nasıl Bu Duruma Geldi?: Bir Kontrol ve Yeniden İnşa Mühendisliği

Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut durum, ani bir çöküşten ziyade, adım adım, planlı bir şekilde hayata geçirilmiş bir “devleti yeniden dizayn etme” projesinin sonucudur. Bu projenin merkezinde, kontrolü mutlak anlamda ele geçirme amacı yatmaktadır. “İntikam” hissi, bu süreci hızlandıran ve meşrulaştıran bir motivasyon kaynağı olmuştur.

1. Giriş: İntikam Hissi mi, Devleti Yeniden Dizayn Etme Amacı mı?

Bu iki unsur birbirinden ayrılamaz. Tarihsel arka plana bakıldığında, iktidar partisi ve lideri, “eski Türkiye” olarak tanımladıkları laik-seçkinci vesayet sistemi tarafından dışlanmış, 28 Şubat süreci gibi travmatik deneyimler yaşamıştı. Bu, güçlü bir intikam ve hesaplaşma hissi yarattı. Ancak bu his, daha büyük bir stratejinin aracı oldu: Devletin tüm kilit kurumlarını ele geçirerek, bir daha asla tehdit altında kalmayacak şekilde yeniden dizayn etmek. İntikam, araç; devletin yeniden inşası ise hedefti.

2. Polis Teşkilatında Dönüşüm & Atama Skandalları

Dönüşüm: Geleneksel olarak daha laik ve merkezi bir yapıya sahip Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), özellikle 2013’ten sonra hızla dönüştürüldü. 17-25 Aralık soruşturmaları, bu dönüşümün miladıdır. İktidara yakınlığı ile bilinen binlerce polis, yükseltilirken; soruşturmalara karışan veya “güvenilmez” görülen binlercesi açığa alındı, sürgün edildi veya meslekten atıldı.

Örnek: 2015-2016 yıllarında, terörle mücadele birimlerindeki deneyimli isimlerin topluca görevden alınması ve yerlerine farklı profildeki personelin getirilmesi, kurumsal hafızanın silinmesine yol açtı.

3. Emniyet İçi Atama İlişkileri & Müdür Rotasyonları

Kadrolaşma ve Liyakatin Geri Planı: Artık terfi ve atamalarda liyakat, kıdem veya başarıdan ziyade, siyasi bağlılık ve “dikey sadakat” en önemli kriter haline geldi. İçişleri Bakanlığı ve Emniyet üst yönetimi arasındaki bu ilişki, bir “içe kapanma” ve “kendine yeterlilik” döngüsü yarattı.

Müdür Rotasyonları: İl Emniyet Müdürleri, neredeyse her kabine değişikliğinde veya siyasi gelişmede hızla yer değiştirir oldu. Bu, istikrarlı bir suç ve güvenlik politikası izlenmesini engellerken, merkezi denetimi artırdı. Bir ilde başarılı olan müdür, “fazla güçlenir” korkusuyla sık sık rotasyona tabi tutuldu.

4. Askeri Yapıdaki Tasfiyeler & Yeniden Yapılanma

15 Temmuz ve Fırsat Penceresi: 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, ordunun yeniden yapılandırılması için tarihi bir fırsat yarattı. Ancak tasfiye, sadece FETÖ şüphelileriyle sınırlı kalmadı.

Kapsamlı Tasfiye: On binlerce askeri personel (generaller, subaylar, astsubaylar) terör örgütü üyeliği gibi iddialarla ihraç edildi. Askeri okullar kapatıldı, Milli Savunma Üniversitesi kuruldu.

Sivil Otoritenin Mutlak Hakimiyeti: Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı gibi sivil yapılar, savunma alımlarında inisiyatifi ele geçirdi. Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ordunun siyasi otorite karşısındaki en zayıf konumu oldu. Amaç, bir daha hiçbir askeri yapının siyasete müdahale edemeyeceği, tamamen itaatkâr bir ordu yaratmaktı.

5. Bakanlık Değişimleri, Kurum Rotasyonları ve Kadrolaşma

Tek Adam Rejimi ve Merkezileşme: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte, bakanlıkların yapısı ve sayısı değiştirildi. Karar alma mekanizmaları aşırı merkezileşti.

Kurumlara Yerleşim: TÜBİTAK, YÖK, Merkez Bankası, TRT, Anadolu Ajansı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) gibi stratejik kurumların başına, iktidar çizgisine sadık isimler getirildi. Bu, sadece siyasi değil, aynı zamanda ideolojik bir kadrolaşmaydı.

Örnek: YÖK başkanlığına atanan Prof. Dr. Yekta Saraç’ın “Osmanlıca” ve “YÖK 100/2000 Doktora Bursları” gibi projeleri, yükseköğretimdeki ideolojik dönüşümün sembolleri oldu.

6. Medya, Video Söylemleri ve Algı Mühendisliği

Medyanın Tekelleşmesi: Muhalif medya gruplarının satın alınması (Sabah-ATV, Habertürk gibi), iflas ettirilmesi veya sansürlenmesi (Gazete Duvar, Cumhuriyet davaları) ile hükümet yanlısı bir medya tekeli oluşturuldu.

Video Söylemleri ve Dijital Propaganda: İktidara yakın sosyal medya hesapları ve YouTuber’lar, “gündem özel haber” formatıyla sistematik bir algı operasyonu yürüttüler. Bu videolarda;

Düşman İnşası: “Dış güçler”, “faiz lobisi”, “Cemaat artıkları” gibi soyut düşman imgeleri yaratıldı.

Korku ve Tehdit Söylemi: Ekonomik krizler “savaş” olarak, muhalefet “terörle işbirliği” olarak lanse edildi.

Kişi Kültü: Lider, “Ulu Hakan”, “Başkomutan” gibi tarihi ve kutsal figürlerle özdeşleştirilerek kutsandı.

Örnek: 2017’deki anayasa değişikliği referandumu öncesi, YSK’nın mühürsüz oyları geçerli saymasına dair yayınlanan “yetki yasası” videosu, manipülatif bilginin kitlesel olarak yayılmasının en çarpıcı örneklerindendir.

7. Derin Analiz: İntikam mı, Kontrol mü, Psikolojik Hesaplaşma mı?

Bu üçü iç içe geçmiş durumdadır:

Kontrol: Nihai amaçtır. Devletin tüm imkanlarıyla (polis, ordu, yargı, medya) mutlak kontrol altına alınması, siyasi ömrünü garantilemenin en kesin yoludur.

İntikam: Bu kontrol mekanizmasını inşa ederken kullanılan meşrulaştırıcı gerekçedir. “Bize yapılanların hesabını soruyoruz” söylemi, tasfiyeleri toplum nezdinde kabul edilebilir kılmıştır.

Psikolojik Hesaplaşma: Daha derinde yatan, “mağduriyetten azamete” geçişin psikolojik tatminidir. “Yenilenler” sadece tasfiye edilmedi, aynı zamanda sembolik olarak aşağılandı ve yeni sistemin “tebaası” konumuna getirildi. Bu, iktidarın kendi tabanına verdiği psikolojik bir zafer hissiyatıdır.

8. Karşı Argümanlar ve Dengeleyici Perspektif

Bu sürece yönelik başlıca karşı argümanlar şunlardır:

Vesayetle Hesaplaşma: Yapılanlar, demokrasi tarihimizin kara lekesi olan askeri ve bürokratik vesayetle nihai bir hesaplaşmadır. Sivil irade, ancak bu kurumların etkisizleştirilmesiyle tam anlamıyla tesis edilebilmiştir.

Olağanüstü Hal Zorunluluğu: 15 Temmuz gibi bir ihanetle karşı karşıya kalınmış, devlet kendi bekası için olağanüstü tedbirlere başvurmak zorunda kalmıştır. Tasfiyeler, devletin güvenliği için hayati öneme sahipti.

Yeni Türkiye İnşası: Yapılanlar, “Yeni Türkiye” vizyonunun gereğidir. Yeni bir anayasa ve başkanlık sistemi gibi köklü değişiklikler, ancak bu tür bir kadro dönüşümüyle mümkün olabilirdi.

Ancak, bu argümanlar sürecin demokratik normlar, hukuk devleti ve liyakat ilkesi pahasına, aşırı merkezileşmiş ve denetimsiz bir yapı inşa ettiği gerçeğini gölgeleyemez.

9. Sonuç: Geleceğe Dair Riskler & Öneriler

Riskler:

Kurumsal Çürüme: Liyakatin yerini sadakatin alması, devletin tüm kurumlarında verimliliği ve kaliteyi düşürmektedir.

Kriz Yönetimsizliği: Merkeziyetçi yapı, hızlı ve yerinde müdahaleyi engeller. (Örnek: Deprem afet yönetimi).

Toplumsal Kutuplaşma: “Biz” ve “onlar” ayrımı, toplumu onarılması güç derin uçurumlara sürüklemektedir.

Ekonomik Kırılganlık: Siyasi istikrarsızlık ve güven kaybı, yatırım ortamını bozmakta, kronik enflasyon ve işsizliğe yol açmaktadır.

Öneriler:

Hukukun Üstünlüğünün Tesisi: Yargı bağımsızlığı sağlanmalı, keyfi uygulamalar son bulmalıdır.

Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Tüm kamu kurumlarında atama ve terfiler şeffaf kriterlere bağlanmalıdır.

Çoğulcu Demokrasi: Muhalif seslere tahammül eden, uzlaşma kültürünü benimseyen bir siyasi iklim inşa edilmelidir.

Bağımsız Kurumlar: Düzenleyici ve denetleyici kurumlar (TRT, YÖK, EPDK vb.) tarafsız ve bağımsız hale getirilmelidir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin bugünkü durumu, “devleti yeniden dizayn etme” projesinin, intikam duygusuyla beslenerek, tüm denge-denetleme mekanizmalarını devre dışı bırakarak hayata geçirilmesinin bir sonucudur. Bu süreç, kısa vadeli siyasi kazanımlar sağlasa da, uzun vadede devletin bekası ve toplumsal refah açısından ciddi riskler barındırmaktadır.

Kaynak AI
Haber Veriyoruz

Enable Notifications OK No thanks