0 555 339 7979 - 0 532 708 30 04
TL Neden Bu Kadar Hızlı Değer Kaybediyor?
Paranın İçine mi Ettiler?

TL Neden Bu Kadar Hızlı Değer Kaybediyor? Paranın İçine mi Ettiler?
Ekonomistler, Ekmek Fiyatlarının 1 Liradan 15 Liraya Yolculuğunun Ardındaki İktisadi Gerçekleri Anlatıyor
Türkiye’de yaşayan hemen herkesin aklını kurcalayan bir soru: “40 yıl önce 1 lira olan ekmek, nasıl oldu da bugün 15 lira oldu? Hatta 2005’te 6 sıfır atıldı, o zaman da 1 liraydı, şimdi 15 lira. Yoksa paralarımızı birileri mi yaktı?”
Gerçek şu ki, paranın değer kaybetmesinin (enflasyon) ardında gizemli uzaylılar veya kasıtlı yangınlar değil, iktisat kurallarının işleyişi yatıyor. İşte TL’nin değer kaybetme hikayesinin gerçek sebepleri:
Para Basmanın Bedeli: Karşılıksız Para
Bir ülkenin parasının değeri, onun ekonomisinin ürettiği mal ve hizmetlerle desteklenir. Eğer bir hükümet gelirleri (vergiler) giderlerini (maaş, yatırım, sosyal yardım) karşılayamazsa, aradaki farkı kapatmak için ya borçlanır ya da Merkez Bankası’na para bastırır. İşte bu ikinci yol, enflasyonun en temel tetikleyicisidir.
Ekonomide üretim aynı hızla artmazken, piyasaya daha fazla para sürülmesi, “daha fazla paranın, aynı sayıdaki malı kovalaması” anlamına gelir. Bu da her bir birim paranın (TL’nin) daha az değerli hale gelmesine, fiyatların genel seviyesinin yükselmesine neden olur. 1990’lı yıllarda ve belirli dönemlerde yaşanan yüksek enflasyonun ana nedeni budur.
Döviz Kurunun Etkisi: “Dolar Ne Olacak?”
Türkiye, enerji (petrol, doğalgaz), teknoloji, ilaç gibi hayati ürünleri büyük ölçüde ithal eder. Bu mallar dolar veya euro ile alınır. TL, dolar karşısında değer kaybettiğinde, aynı malları almak için daha fazla TL ödemek zorunda kalırız. Bu ithal malların fiyatı artınca, onları kullanan yerli üreticiler de (örneğin, doğalgazla ekmek pişiren fırıncı, mazotu pahalılaşan çiftçi) maliyetlerini fiyatlarına yansıtmak zorunda kalır. Yani, dolar kuru, ekmek fiyatını doğrudan etkiler.
Siyasi İstikrarsızlık ve Güven Sorunu: “Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç” Tartışması
Yatırımcılar (hem yerli hem yabancı), paralarını güvenli ve getirisi yüksek yerlere yatırmak ister. Bir ülkede siyasi veya ekonomik belirsizlik artarsa, o ülkenin parasını tutmak riskli hale gelir. Yatırımcılar paralarını çekip daha güvenli gördükleri dövize (dolar, euro) yönelir. Bu, TL’nin daha da değer kaybetmesine yol açar.
Enflasyonla mücadelenin en geleneksel ve etkili yolu, Merkez Bankası’nın faiz oranlarını yükseltmesidir. Faiz yükselince:
Tüketici ve firma kredileri pahalılaşır, harcamalar yavaşlar.
TL’de tutulan para daha yüksek getiri sağlar, bu da TL’ye olan talebi artırır ve değerini yükseltir.
Harcamaların yavaşlaması enflasyonu düşürür.
Ancak son dönemde “faizin sebep, enflasyonun sonuç olduğu” yönündeki eleştiriler ve faiz artırımına direnç, yatırımcılarda “enflasyonla mücadele edilmiyor” algısı oluşturdu. Bu da TL’nin değer kaybını hızlandıran bir güven erozyonu yarattı.
6 Sıfır Atma (2005): Tedavüldeki Sıfırlardan Kurtulma Operasyonu
2005 yılında 1.000.000 TL’yi 1 Yeni Türk Lirası (YTL) yapan operasyon, paranın değerini artırmadı. Sadece hesap yapmayı, alışverişi kolaylaştırmak için muhasebesel bir düzenlemeydi. Enflasyon o tarihte %10’lara kadar düşmüştü ve bu operasyon için uygun bir ortam sağlanmıştı. Ancak, altta yatan yapısal sorunlar (yüksek cari açık, dışa bağımlılık, tasarruf açığı) tam olarak çözülemediği için, enflasyon yeniden yükseliş eğilimine girdi.
Paranın İçine Etmek Metaforu Aslında Doğru
“Paranın içine etmek” deyimi, tam da bu süreci anlatır. Bir ekonominin üretim kapasitesini aşan şekilde para basmak, o paranın değerini düşürür, yani “iç eder”. Bu bir komplo değil, iktisadi bir yasadır.
TL’nin değer kaybının ardında; karşılıksız para basma ihtiyacı, dışa bağımlı enerji politikaları, tasarruflardan daha yüksek olan tüketim harcamaları ve enflasyonla mücadelede geleneksel araçlara olan güvenin sarsılması gibi gerçek ve somut ekonomik dinamikler yatmaktadır. Ekmek fiyatı, bu dinamiklerin en çıplak ve her gün soframıza giren göstergesidir.
Kaynak DS
Haber Veriyoruz